Bankacılık Hakkında Bize Söylenmeyenler...

Bankalar hakkında bilgi düzeyimiz içler acısı. Bana soracak olursanız, lisede ekonomi okur yazarlığı dersi şarttır. Ekonomi bilimine ilişkin en azından asgari düzeyde bilgi ve fikir sahibi olmak demokrasinin de temeli... Aksi halde politikacılar seçmenleri çocuk gibi kandırabiliyorlar.

Yanlış bildiklerimizin başında, faizler artınca bankacılık sektörünün karının da arttığını zannetmemiz geliyor. Bu yanlış fikir pazarda soğana zam gelince pazarcının zengin olduğunu zannetmemize benzer. Nasıl ki pazarcının soğanı alış fiyatı arttığı için satış fiyatı da artıyorsa faizler arttığında da bankaların parayı TCMB'den ve bizlerden alış maliyeti olan faizler artıyor, dolayısıyla satış fiyatı olan faizler de artış gösteriyor.

Soru : Bankalar parayı nereden buluyor?

Cevap: Bankacılık sektörüne borç verenlerden buluyor. Kimdir onlar? Evvela biziz. Bankalara açtığımız mevduat hesapları bankalar tarafından işletilir. Eğer ki verdiğimiz mevduatlar az gelirse son kredi mercii olarak TCMB bankalara para sağlar. Dolayısıyla bankaların bize kredi olarak sattığı paranın da bir maliyeti var. Biraz daha basit bir anlatıma başvuralım.

Bankacılar genellikle prezentabl tiplerdir. Öyle olmasaydı, bankacılar bir pazarcı esnafı samimiyetinde olsaydı bankacıyla aramızda şöyle bir dialog gelişebilirdi.
Bankadan kredi çekmek isteyen müşteri
- Bu krediyi %5 faizle verseniz olmaz mı?
Bankacı
- Valla bize gelişi %25 abla, kurtarsa dükkan senin.

Yani bankalar bazılarımızın mevduatlarını alıyor ve siz bu mevduatların banka kasasında durduğunu zannederken bu para başkalarına kredi olarak veriliyor. Burada tabii bankacılık riski açısından önemli bir değişken Kredi/Mevduat oranları. Bu oranın artması bankacılık sektörünün risklerini artırır. Hele hele %100'ü üzerine çıkması mevduat karşılığı olmayan bir parayı kredi olarak verdikleri anlamına gelir. Günümüzde bu oran %122'ye dayanmış görünüyor.
Yukarıda bankacılık sektörümüzün Kredi/Mevduat oranlarını görüyorsunuz. Grafiğin Türkçesi şudur: Bankalara para yatıranlara göre bankalardan para çekmek isteyenler gittikçe artmaktadır. Bu oran iki şekilde artabilir;

1- Mevduatlar azalabilir.
2. Krediler artabilir.

Bizim ülkemizde Kredi/Mevduat oranındaki artışın temel sebebi verilen kredilerin artmasıdır.


Türkiye'de Bankalar 2002'den bu yana üretime dönük kredilerinden çok tüketime dönük kredileri pompalamışlar. 2002 yılında yaklaşık 6 milyar TL olan Tüketim kredileri 2018 yılında 520 milyar TL'ye çıkarak nominal %8500 artış göstermiştir. Bu durum tabii aslında olmayan bir paranın kullanılması demektir ve sürdürülebilir değildir. Hatırlıyorum da 7-8 yıl önce üniversite bahçesinde ellerinde kredi kartlarıyla kantinleri gezerdi bankacılar. Şimdi ise arpalık bitti... Sonuç itibariyle olmayan para harcanamaz. 

Şimdi özellikle özel bankalar bu oranı düşürme peşinde. Nasıl yapacaklar? Cevap; geçmişte çılgınlık gibi verdikleri kredileri artık vermeyerek... Peki, ben kredi çekmem, böylece tatile gitmem veya taşıt almayıveririm. Peki başkaca borçlarını ödemek zorunda olan bu sebeple bankalardan borç almak durumunda kalan firmalar ne olacaklar? Onlar da konkordato ilan edecekler. Cumhuriyet Gazetesi'nin haberine göre Konkordato ilan eden şirketlerin sayısı 3 bini geçmiş. 

Şirketlerden bize ne diyebiliriz. Konkordatoların sonuçlarını hızlıca özetleyiverelim. 

1- Konkordato ilan eden şirketler yeni borç alamaz, eski borçlarını ödemek için varlıklarını satışa çıkarır. 
2- Böylece menkul veya gayrimenkul varlıklar değer kaybeder. Yani hisse senetleri ve konut fiyatları düşer. 
3- Şirketler yeni yatırımlar yapmadığı için işsizlik oranı artar. Artan işsizlik ücretleri baskılar. Yoksulluk artar. 



İşin özü o ki, fırtına yaklaşıyor, tasarruf etmekte, fazla açılmamakta fayda var. 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Faiz Haram mıdır?

Derslerde devlet borçlanmasını anlatırken öyle zorlanıyorum ki... Söz illa dolanıyor ve faizin neden yükselip alçaldığına, faizin nedenlerin...